23 Şubat 2012 Perşembe

Tutkunun Cesareti

Kendimi yalnız hissettiğim nadir anlardan bir tanesinde yine başbaşa Utkuyla olan birlikteliğimizi kutlar gibiydik. Tempolu müzik eşliğinde ve kendimizi yerden yere vururken yakalıyorum bizi. Tepinmeler başımı dönderiyor ve yerimde duramayacak kadar kendimi kötü hissediyorum. Bi yandan da sevildiğini bilmek insanın hoşuna gitmiyor değil.

Kendimi yalnız hissetmediğimin farkındaydım. Bir adam vardı ve onunla ilgilenmeliydim. Başım bu kadar dönüyorken bunu nasıl yapacaktım kim bilir. Boğazına sarıldım ve yere düşmemek için tutundum ona. Sonra beni bir sandalyeye oturttu. Tekrar kahveli bir bira içtikten sonra kendime geldim.

Hadi çıkalım dedikten sonra çıktık tabi olduğumuz yerden. O karanlık ve basık yerden. Arabasına atladığımız gibi benim evimin yolunu tuttuk.Galatasaraydan Gümüşsuyu üzerinden Beşiktaşa geçerken arabayı durdurdu ve konuşmaya başladık. İçimden hayır bu gece olmamalı olmamalı desemde bu gece olmak zorundaydı.

Utku : Kendini nasıl hissediyorsun?
Ben : Mutlu... Kendimi senden saklayacak değilim
Utku : Uzun zamandır beraberiz biliyorsun. Seninle birlikte olmak çok keyifli bana enerji veriyorsun.
Ben : Sanırım verdiğim enerjiyi bu gece fazla kaçırdım
Utku : Düşünmeye değmez...

Kendimi onun kollarına bırakmamak için zor tutuyorum. O da beni bekliyormuş gibi yanaklarımdan öptü. Ve arabayı tekrar çalıştırdı. Beşiktaşa giderken 15 dakikada gitmemiz gerekirken bir saatte beşiktaşta olduk. Bu uzun yolculuğun içimde hissettirdiklerinden çok neden bu kadar yol uzadı diye düşünmeden edemedim. Halbuki Yıldız parkının etrafından gittiğimizi sonradan anlıyorum.

Evimin önüne geldik. Kasabın önünde ciğer bekleyen kediler gibi gözlerime bakıyordu. Yarın görüşürüz. dedim yanağından öptüm ve apartmanın kapısını açıp içeri girdim.

Eve girdikten sonra. Oturma odasına geçip kendimi sere serpe koltuğa yığdım. Televizyonda Sakin bir müzik açarak Mutfağa geçtim ocağa su koydum. Telefonumu elime alıp Burağı aradım

Burak : Denis bey nasılsınız?
Ben : Saol Sen nasılsın.?
Burak : Aradığını görmek güzel olsa gerek.
Ben : Evet... Yardımına ihtiyacım var.
Burak : Konu nedir?
Ben : Hemen gelirsen süper olur.
Burak : Tamam geliyorum.
Ben : Tamam bekliyorum seni. geç kalma.

Telefonu kapatırken ocaktaki fokurdama sesine gittim. Yeşil çayımı demleyip koltuğa oturup beklemeye başladım. Burak gelmeliydi. Bu gecenin analizini yapmalıydık beraber.
Onbeş dakika sonra geldi tabi Burak.
Kapıyı açtım ve oturma odasına aldım Burağı. Hoşgeldin diyip bir çay da ona getirdim.

Burak : Eeee anlat bakalım?
Ben : Ya ne olsun. Bugün utkuyla beraberdik. bütün günüm nerdeyse utkuyla geçti. içimden utku çıkacakmış gibiyim.
Burak : Onu seviyo musun çabuk söyle?
Ben :  Sanırım kararsızım bu konuda. Beni seviyor belli ama... Ben onu ne kadar seviyorum bu belirsiz...
Burak : Ne içtiniz?
Ben : Ya restaurantta bir şişe absolut devirdik. sonra galatasarayda bi kaç biraz içtik. sonra da eve geldim işte bu saatte.
Burak : Aman iyi halt yediniz. Ne yaptıysanız artık..
Ben : Bişey yapmadık yaa.. Akşam altı gibi aldı beni evden. tabi benim ayrıca bi salaş halim vardı. Maskeyi bile yüzüme bulaştırmışım. erimiş yüzümde...
Burak : ve o da seni bu halde gördü öyle mi?
Ben : Evet gördü. ama hiçbişey olmamış gibi gidip elbiselerimi giydim ve çıktık.

Sonrası malum..
Konuşma bu şekilde devam etti. Burak bi kaç saat takılıp gitti. gecenin ilerleyen saatlerinde ben oturdum ve düşünmeye devam ettim. Elime sürekli gittiğim kozmetikçiden aldığım Lush törpümle başladım manikür yapmaya.

Belki mesaj çeker diye bekledim ama çekmedi. Özledim onu bak. Hem de çok

Öptüm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder