27 Mart 2015 Cuma

Rüya Görmek ve görememek arasında kalan ikilem

Bilgisayarımdan, bilgisayar diyince alınmaya falan başlar şimdi buna bi isim bulmak lazım sonra düşünürüm, film açtım kendime bi tane. Götümü de dayadım kaloriferin verdiği o sıcak ambiyansa verdim. Taktım kulaklığımı da pencereden kafamı da uzattım yağmur yağıyor yavaş yavaş ama sinsice. Birazdan şiddetli bir fırtına çıkacakmış gibi duruyor. Kalk dedim kendime git bi kahve yap bu böyle malak gibi oturup etrafa bakmakla olmaz. Aldım kahvemi elime oturdum cam kenarına yine tabi kıç tarafım revaçta kalorifere dayanıyor. Zaten bugünkü Sarıyer faciasından sonra yapılacak en mantıklı görev olarak bunu yapmam gayet mantıklı. Bide eve gelir gelmez kendimi mutfağa atıp buzdolabına kilitlemeyi bile düşündüm ama şimdi gidip zincir bulucam da bi de kilit bulucam da sonra kendimi kilitliycem de ohoooo. Ben de gittim kendime bi güzel annemin çizmeye bile kıyamadığı krep tavasıyla geçtim ocağa iki hop hop kendime krep yaptım öhm.

Dalmışım bi an. Pencereyi de açmışım içeriye hava girsin yağmurun kokusunu hissedeyim, sesini duyayım azcık kendi kendime romantizm yapayım diye. Kahveyi de koymuşum pencere kenarına. Rüyamda şu ( Ali , Aslı, Sui, Oscar, mistermagician, Onur, Bahar, Ahu, Özlem, İlknur, Ruhsuz , Şafak ) kişiler başrollerde. Toplanmış gitmişiz ne alakaysa Urfaya. Sıra gecesine gitmişiz. Herkes toplanmış bi yuvarlak oluşturmuş. Ortada çiğ köfteden tutta bilimum insanın kilosunu ve iştahını zorlayacak yiyecek içecek. Sadece biz yokuz ama başka insanlarda var onlarda bizim gibi aynı şekilde toplanmışlar türküler söylüyorlar. Bi yandan Abdullahın gelmediğine içerleniyoruz benle Aslı. Bi sevgiliye bizi sattı, niye onu da getirmedi gibisinden. Tabi biz türkü yerine bu aralar en çok dinlediğim şarkı "Dream on" şarkısını mistermagiciandan dinliyoruz. Sonunda O tam "Dream on Dream on Dream on" diye söylemeye başlayınca Hep beraber ona katılıp "Dream on" kısmındaki çığlıı hepimiz basıyoruz aynı anda. Abi nasıl bi hazırık yaptıysak artık o kadar ses neremizden çıktıysa bi anda bi alkış sesleri yükseliyor bi yerlerden. Etrafımızda kimse kalmamış. Her "Dream On" dediğimizde artık çevremiz değişiyor, Göl kenarı, İstanbul surları, Taksim gezi, Ankara Kızılay meydanı... 

Sonra kafamda bi yanma hissettim. Acı hissetmeye başladım. Resmen kafamı yakıyorlardı. Bi uyandım. Ter içinde kalmışım. Kafam zonkluyor. Kafamı kalorifere koymuşum. Onun ısısıyla kafayı yakıyormuşum az daha. Zaten balatalar sağlam değil, rot balans desen onların da ayarı yok. O bişey değil annem fena halde patladı bana. Uyurken nasıl hareket ettiysem kahve dolu kupayı dökmüşüm koltuğa. Allaaaaah artık annemin elinden biri beni kurtarsın diye dua etmeye başladım. Kadın taramalı tüfek gibi dakikada bin tane kelime saydı bana. 


Bahsi geçen şarkı da bu - Benim bahsettiğim kısım 2:22 de başlıyor


Şeytan diyorki al eline çatalı pıçağı kes kes ye

Daha dün neredeyse heyecandan öleceğimi düşünecekken bir de kalktım geldim Sarıyere eski çalıştığım otelde kalan ve Medya sektöründen arkadaşlarla buluşmaya. Zaten üzerinden yıllar geçmiş çoğunun çolu çocuğu olmuş bi de gelmişler bana "Ay ben gelemem benim çocuklarım var, ay ben gidemem kocam kızar, ay ben hiç gelemem adet günündeyim" sanki mecburlarmış gibi, sanki ben ayarlamayı yapmışım gibi bi ton bik bik bik beynimi yediler.

Beş kişi buluşmaya geldik. 2si evlenmiş barklanmış bi de yetmemiş patır patır ardarda 2 tane çocuk doğurmuşlar. kıskanmadım değil yalan yok. Zaten ben bu kafayla biraz daha gidersem nah görürüm çocuğu evliliği bilmem neyi. Evlilik diyince gözlerine far tutulmuş tavşan gibi kalakalıyorum. O bişey değil abi bi de evleniyosun tamam onu anladık. Bunun kız istemesi, kınası, düğünü , balayısı, osu butu otu boku derken amaaan sonra evleniriz zaten yaa gözüyle bakmaya başlıyor insan. Zaten bu evlilik konusunda en son fikir sahibi olacak kişi benim niye bu kadar evlilik meraklısı birisi göründüysem o da ayrı bi mesele.

İçlerinden birisi benim Taaaa üniversite bitmiş Ankarada iletişim okumaya başladığım dönemlerden arkadaşım. Medyaya girmedim diye çok kızmıştı ama şimdi bildiğin baya taşaklı bi dergide editör olarak görev yapıyor, karısını da sekreter yapmış yanına. Ofis fantazisi olsun diye. "Sertab şu kırmızı dosyayı al gelde bakalım" ( Ben hala sekreter olan hatunların adının sertab olduğuna inanıyorum, değilse bile kimlik bunalımı yaşıyorlardır kesin ) dışında başka muhabbetleri olabileceğini düşünemeyen bana sıra gelince birden "eee ööö ııı" demeye başladım. Benim kamera korkum var, ekrana çıkmam, sahneye çıkmam, ona çıkmam buna çıkmam. Eeee otur be bi boka yarama zaten. Allah canımı alsın kanalın birinde montajda staj yaptığım günler aklıma geliyor da, sırf ben Türkiyede eğitim alıyorum diye beni montaj odasına tıkmışlardı 3 gün üstüste o bantların arasından kendimi zor kurtarmıştım. Ama şimdi eski mesleğim ve daimi mesleğim olan turizmde fink atıyorum. Bi de kıskanıyorlar sen Turizmde iyisin yine tatil bölgesinde çalışıyorsun sıcakta, denize girersin, havuza girersin onu yaparsın bunu yaparsın. Bok yaparsın. Nereye yapıyorsun.

Öyle böyle değil yaa. İşleri güçleri yokmuş gibi oturup benim dedikodumu bi de bana karşı yaptılar. Bi de ben bunların yanına gelince harbi mala bağlıyorum. Başka şeylerle ilgilenmeye çalışıyorum. Atsan atılmaz satsan satılmaz ilerde lazım olur istemem yan cebime koy modundayım bunların yanında. Şimdi bunlar Turizmden açtılar ya konuyu vaaay laf bana geldi diyerek aldım sazı elime verdim veriştirdim. " Yaa ne sandınız yappraaam bi kere Turizmde olmak öyle sizin bildiğiniz gibi hergün bafi bafi akşama amigolar yok. Hergün o klüp senin bu klüp benim gezmelerde yok. Otur oturduğun yerde çalış otelinde al maaşını salla başını devri de yok turizmde. Üç kuruş maaşa yan gel yat osman dönemi zaten yok. Bi kere etrafında bir sürü müdür adı altında bi ton kişi geziyor egoları tavan şunu yap bunu yap diye bir sürü insan. Gerçi benim çalıştığım yerde yok ama genel olarak böyle. Ben yine şanslı kesimdeyim. " Bide öyle bi hayretle bakıyolar ki sanki illüminatinin sırlarını anlatıyorum dangozlara. Lan alt tarafı kendi bulunduğum sektörü anlatıyorum.

Sonra bu Taşaklı bi dergiye kapak atıp orda editör olan ve sekreter diye karısını koyan arkadaşım bana medyaya dönmek isteyip istemediğimi sordu. Ben de bir prodüksiyon şirketinin alt yapısının castinginde geçtiğimiz kış bi deneyim yaşadım dedim. Sen yaparsın edersin diyerek götümü kaldırması da cabası tabi. Yaparım yapmasına da niye şimdi bu göt kaldırması derken ağzından baklayı çıkardı. "XXX seni sordu bana geçen gün. Napıyo ne ediyo diye ben de onu çağırdım buraya yarım saat sonra burada olacak" dedi. Neee dedim nasıl yani dedim. Buraya mı geliyor. Ben onun arkasından baya baya bi küfür etmiştim. Bedduada okumuştum ama bi bok olmadı adama. Adam sapasağlam üçüncü çocuğu bile oldu. Ben hala böyle. Sinirlendim tabi sonra. Sen niye çağırıyorsun falan dedim. Ne işi varmış benle bunca seneden sonra dedim. Alt tarafı kanalında iki ay staj yaptım onda da montaj odasını yakmadığım kaldı dedim. Ama yok. Yarım saat sonra geldi XXX bey. Meraba meraba mıç mıç mıç. oturdu karşıma anlatıyo da anlatıyo. İşte benim gibi birine ihtiyacı varmışta , Turizmden anlayan, yıllarını vermiş olan bla bla bla. eee dedim sonra. İşte bu Taşaklı dergide editör olan arkadaşımın tavsiyesi ve Alanyada bir yönetmen arkadaşının zorlaması üzerine benimle tekrar görüşmek istemiş bla bla bla.

Bi kere ben birisiyle tanıştırılmaya ( ki bunu en çok benim yazılarımı okuyanlar bilir ) bildiğin adam benden nefret etsinde bi daha yüzüme bakmasın, o kadar çirkin durayım da evlat olsam eldivenle bile sevilemeyeyim kıvamında bir insanım. Herif bana bildiğin oyun oynamış ki ben doğru dürüst bişeyler giyeyim diye. Ama ben tabi naaptım kahvaltı yapcem, löp löp çay içicem diye kalktım eşofmanlarımla gittim. Oh canıma değsin beni beğenen böyle beğensin. Zaten saçımı yeni kestirdim , kulaklarımda çıktı ortaya kepçe gibi, çorbaya daldırsan üç tas çorba çıkar o derece kepçeyim yani. Bu genleri babam kimden aldıysa ona fazlasıyla iade etmek istiyorum ama doğal yollardan değil. Sonra ameliyat olmayı düşünüyorum. Sonra saçlarım azalıyo yavaş yavaş saç ektirip çim adam gibi gezmeyi planlıyorum. tabi bu bi süre olacak bişey. sonra burnumu yaptırıcam. Sonra vücudumda istenmeyen tüylerden de kurtulucam. sonra sonra sonra. diye diye adamın kafasını siktim attım resmen. Oh canıma değsin. Beni o montaj odasında yalnız bıraktırdığın günlerin intikamını alıyorum şu an senden. Ya o zamanlar Kara Melek dizisinin yeni jenerasyona uydurulmuş halinin bantları arasında resmen kaybolmuştum. Bi yandan filmi motora takmaya çalışıyorum. Bi yandan bantları ayırmaya çalışıyorum. Ama bi görsen halim bildiğin vasatın altında. İki tane daha stajyer vardı. Birini aldılar reklam bölümüne mis gibi, sürekli bi yerlere gönderiyorlar, diğerini de ana haber sunucusunun asistanı yaptılar. Cillop gibi adamın yanında 20lik kızı koydular.

O kanalda bir kere haber yapmaya gönderilmedim ya yanarım yanarım da ona yanarım. Zaten stajyerdim ne haberi ne sunması diye düşünürken, o stajyerlerden bi tanesi Daha sonra bi kanala transfer olmuş bi ton orospulukla hem de sonra takmış birini koluna koca diye gezdiriyo. Adamın tipine bakıyorum. Benden çirkin. Atsan atılmaz diye gezdirmiyor heralde. Adamın parası var. Bi de çok ünlü biri.

Neyse işte XXX bey bana yapacağım işten falan bahsetmeye başladı. İşte kameraman vericeklermişte. Ankaraya, Antalyaya, Muğlaya, Kayseriye, Erzuruma falan haber yapmaya gidecekmişiz. Adam bana bol bol sürtüp geliceksin diyo yani kısaca. Şimdi amcacım. Bırak allasen sen bunları da bana para vercen mi, yemek, ssk, güvence, otel masrafı, osu busu şusu bilmem nesini hepsini karşılayacak mısın? Tabi canım ben insan değilim zaten, Ben içinde demirden bilyeler bulunan yer yer çarkları olup her saniyede 1500 devirde dönen bi yapay zeka ürünüyüm ne de olsa, yemem , içmem, sıçmam, hatta karda kışta kıyamette -50 derecede bile buz tutmam, götümde fişek var anında orda olurum jet hızıyla. Haberden para kazanılmayacağını burda benim 10 yaşındaki yiğenim bile öğrendi de Bu tarz benim gibi salak bi yarışmaya katılıp ünlü olma peşine bile düştü, her gün evin salon kısmını podyuma çeviriyo ergen bozuntusu. Sen neyin peşindesin angut.

Tabi bunu öööyle şakkadanak yüzüne karşı söyleyemedim. Biraz ee öö ledikten sonra olmaz bu iş dedim. Suratımı da hergün yatakta sevişiyormuşta bi gün sevgilisyle sevişememiş adamın görüntüsünü de ekledim. Neyin tribine girdiysem.

Not : Bu yazının yazımı 10 dakikamı almadı!

24 Mart 2015 Salı

Blogger Buluşması - Kahve Bahane II


Hacım öyle bi gün seçmişiz ki buluşma için neredeyse kar kış kıyamet üçlüsünü yaşayacağız diye ödümüz patlıyordu Aslıyla. Cumartesi günkü havayla Pazar gününün neredeyse hiç alakası yok. Önceki gün zaten güneş tutulmasını izlemiş olmak ( tamam sadece 5 saniye izleyebildim o da bulutlar önüne geldi tutulmanın yoksa izlicektim valla bak ) ayrı bi heyecan vericiyken Cumartesinin havasından belli olur Pazarın gelişi diyerek bi umutsuzluk bi iç kararması başladı bende anlatamam ama. Endişelenmeye bile başladım. Ya yağmur yağarsa ve vapur seferleri iptal olursa, ya vapurların altı delinir de boğazda batarsak, hiii bi ton insan can havli yaşayacak, yüzme bilmeyenler aman allahım diye düşünürken Cumartesi akşamından ne giyeceğimi falan hazırladım. Aslında hazırlamadım. Sadece yoğurtlu limonlu maske yaptım. Yapımı çok basit. Yoğurtla limonu karıştır yüzüne sür. Yirmi dakika sonra yıka gitsin.

Sabah bildiğin çok erken kalktım. Öyle böyle erken değil ama baya baya erken. Heyecandan uyuyamadım bi de. Kalktığım gibi annem dikildi zaten hemen karşıma " Yine nereye gidiyorsun, seni birisi aramıştı dün evden dergi miymiş ne" dedi. "Haa tamam yaa ben onu biliyorum, şimdi de eve mi dadandılar, göndericem tamam, borçluymuşum gibi sanki" dedim. Hoş adamlar bi haftadır benden demo yazı bekliyorlar. Neyse bu konu farklı.

Annemin ayakta olmasını ve kalkmış olmasını fırsat bilerek. "Anneeeee bana hemen bi tost yapsana bi duşa giricem, çok geç kaldım, bi de kahve suyu koy, sonra krep var mıydı ay nası canım çekti yaa " diyerek anneme bildiğin kendime sabahın köründe kahvaltı hazırlattım. Duş fantazimi bitirdikten sonra kıyafet seçimine geldi sıra. Annem öyle bi şaşkın şaşkın bakıyo ki beyaz gömleği çıkardığımda " Olm bak nişan mı yapıcan, evlenicen mi, bi yere mi davetlisin noluyo?" dediğinde "yok yeaa ne nişanı evlenmesi, Beşiktaşta bizim arkadaşlarla buluşucaz" dedim. "Kimmiş bu arkadaşlar" diye sorunca "İnternetten sen tanımazsın, zaten sen benim hiç bi arkadaşımı tanımazsın" dedim. " Neee " diye bi çığlık attı tabi kadın. Sonra devam etti " İnternet mi? böbreğini falan keserler , bak pıçaklanırsın, bak hasta olursun, bak o olursun, bak bu olursun" diye diye kafamı sikti attı sabah sabah. Hayır bi an düşünmeye başladım, Aslıdan katil falan olmaz, tecavüzcü desen yanından geçmez, Alinin potansiyel romantik olduğunu düşünürsek onda da nefrete dair bişey yok, o hep bana dair der, Admin panpanın zaten o taraflarda gözü yoktur. Hoş adam boş boş evde oturmaktan kafayı yememişse beni öldürmez, hem benim böbreğimi alıp napıcak, kanlı o beee yenmez bile, ama karaciğerim ve dalağım iyidir bak. Benden yahni de olmaz zaten. Aman ne diyorum ben yaa. Ama bi ara ciddi ciddi içimden geçirdim haa.

Kıyafeti konusunda ablamın müthiş zekasından ilham aldım. Ki bu kocaman bi yalan. Alt tarafı mavi kumaş lastikli pantolonumu giydim üstüne beyaz gömlek giydim, sonra bi de kravat taktım. Geçtim karşısına "Abbblaaaaa nasıl olmuş baksana ?" diye. baktı baktı baktı. "Olm çok yakışmış ama senin tarzın bu değil yaa" dedi. "He abla zaten lise yıllarına geri dönmek istedim. Nostalji yapayım dedim. Liseden kaçmış arkadaşlarıyla iş çevirmeye giden ergenler gibi davranayım dedim bugün". e tabi bişey demedi bana. Tostumu, krebimi yedim,  kahvemi içtim hooop kendimi otobüste buldum.

Bindim çift katlı otobüse ikinci katında en önde tek başıma yalnız yalnız sessizce sesli müziğimi açmış giderken Mistermagiciandan mesaj geldi. Ben Kartala gidince yazmayı düşünüyordum ama o beni Pendikte yakaladı. Beraber gideriz diye düşünüyordum zaten. Onun durağına geldiğimde daha gelmemişti. İndim orda bekledim. Mistermagician elinde kahveyle resmen bana "Günaydın" dedi valla. E birazda forsum olsun o kadar. Sonra gelen arabaya beraber bindik. Tabi Otobüsün boş olmama ihtimalini göze alarak, yanyana gidemeyeceğimizin riskini bilerek ve çoğunlukla mecburiyetten bindik.

Kadıköye geldik.Ve yine her zamanki gibi erkenden giden geç kalmıyım aman diyen ben bir buçuk saat öncesinden Kadıköydeydik. Mistermagicianla napalım ne edelim derken kendimizi Beşiktaşta Kabalcıda oyalanırken bulduk. Buluşma yerine geldik. İlk bizim gittiğimizi söylememe gerek yok herhalde. "Nolur yarabbim bi kerede geç kalmayı nasip eyle bana". Yok abi olmuyo. Yemin ederim bak. Bilerek yapmıyorum ben. Bildiğin buluşmalara erkenden ezik ezik gidiyorum. Ha yanımda kim varsa onuda sürüklüyorum orası ayrı. Beklemeye başladık. Arada Aslıyı arıyorum " Ya nerde kaldınız biz ağaç olduk hadi yaa sen niye geç kalıyosun ki karşılayacak olan kişi sensin niye geç kalıyosun" diye sitemimi de yaptım. Aslı Soslu bademle geldi. Ceyo ve İlknur zaten onlardan önce geldi. Sonra bi baktım Abdullah bi yandan Ali bi yandan Ohooo hadi gençler çoğalıyoruz. Hemen İskelenin önünde bekleyen birisi bize yaklaştı. "Blogger Buluşması?" diye bi soru sordu. Hep bir ağızdan Beşiktaş İskelesi Yurttan sesler korosu gibi "eveeeet" dedik. Gelen "Beğendim paylaştım" tabiki. E gelen giden kalmadı haliyle. Hadi gidelim dedik. Şafak Yoldaymış zaten. Ama nerede buluşulacağını ve kimsenin iletişim bilgisi olmadığı için  haliyle sadece geliyor. ( Aslı niye almadın telefon numarasını hatunun? )

Geçtik ayarladığımız mekana. Geçen salı ordaydık Aslıyla. Mekan bomboştu kimseler yoktu. İn cin top oynayacak seviyedeydi. Ama mekana bi girdik. Yok böyle bi kalabalık. Beşiktaş halkı yetmemiş Kadıköy ve Bostancıda oturanları da toplamışlar. İçeride yuvarlak bi masa ayarladık hemen. Geçtik oturduk. Millet konuşmaya sohbet etmeye, birbirini daha iyi tanımaya başladı. Ben de kendime görev bildim artık (!), önceki buluşmamızdan neredeyse hiç ( toplasan 20 tane ) fotoğrafımız yok. İlknurun Fotoğraf makinesını aldım. Alllaaaaah meydan bana kaldı. Çek kimi çekiyosan. Heyecan son dorukta. Başla herkesi tek tek çekmeye. Konsept oluştur çek. Model bul çek. Aman çekte işte nasıl çekersen çek. Tamam elime daha önce fotoğraf makinesi geçti ama hiç profesyonel bi makineyle çekim yapmamıştım. Acaip rahat oluyormuş bunu keşfettim. İlknur gitti, Aslının Makinesini aldım devam ettim çekimlere. İçime Ara Güler kaçmış gibi devam ettim. Hoş onun kadar güzel çekim yapamam, yapamadım ama olsun.

Tabi millet yemeye içmeye başladı. Son gelen bu sefer Şafak oldu. Bu buluşmada aramıza yeni katılan Mistermagician , Beğendim Paylaştım (Taşlı Tablolar) ve Soslu Bademi tanıdık. Daha çok kaynaşma şeklinde değil de bu sefer biraz Plan Program yapalım. Destek olalım birbirimize denildi. Fikir hoşuma gitti. Özellikle Şafağın açtığı Bloggerlar Paylaşıyor blogu  için konsept gayet güzel düşünülmüş. Türkiyede sinema ve film yorumu olarak oscarfavorite den sonra samimi bir dille yazılacak olan Bloggerlar Paylaşıyor blogu gayet güzel bir proje. Kesinlikle öneri olarak değil de bloggerların kullandıktan sonra hangi aşamalara girdiği anlatılacak sanırım.


Katılan Bloglar :

14 Mart 2015 Cumartesi

Cesaret Konusu


Daha önce sorsalar telefonda konuşmaktan hoşlanır mısın diye. Hayatımın en gıcık ve gereksiz birşey olduğunu söylerdim bundan eminim. Şimdi ise durum tamamen tersine döndü. Elim bi yer tuşuna gidiyor sonra ya yanlış anlarsa diye düşünüp no tuşuna basıyorum. Sonra tekrar yese doğru elim gidiyor ve tekrar no tuşuna doğru gidiyor. Resmen konuşabilmek için deliriyorum. Whatsapptan mı yazsam. Naber falan diye? Yanlış anlamasını geçtim ne anlarsa anlasın artık moduna bürünmekte istemiyorum açıkçası. Temkinli olmak değil bu yaptığım aslında. Tamamiyle konuşmak için cesaret toplamam gerekiyor biraz daha. Hoş daha kaç gün oldu o da ayrı bi tartışılır.

Daha önceleri telefon görüşmelerim "Naber nasılsın neredesin n'apıyorsun ne zaman kiminlesin ( 5N1K )" sorusunu sormaktan öteye geçemeyen ben şimdi ise bildiğin deli oluyorum onunla  "noollluuur iki dakka daha nolluuurrr" diye yalvarırken buluyorum kendimi.


12 Mart 2015 Perşembe

Blogger Buluşma etkinliği Volume 2

Bir Blogger buluşmasıyla ( Benim yüzümden :D ) daha beraber olacağız. Daha önceki buluşmada o kadar çok benimsedim ki Alanyaya dönmeden bir kere daha görüşelim. Doya doya sohbet edelim istedim açıkçası. Biliyorsunuz benim zaman ve mekan problemim çok fazla yok. Özellikle hafta sonları. Aslıyla konuştuk tartıştık anlaştık, mekan neresi olsun, saat kaçta nerede olsun, kimler olacak, kimler ne yapacak derken hooop bi baktık olay gününü kararlaştırmışız. Bi de aceleye geldi galiba emin değilim ama yeniden sizlerle buluşmak benim için çok keyif verici birşey olacak buna eminim.

Beşiktaş sahil benim en sevdiğim yerdir. Biraz bencillik gibi oldu ama Merkezi yer olarak bana en mantıklı açıklama Beşiktaş geldi. En sonunda kafayı yiyip bi anda "amaaan bişey bulamazsak bizde vapurda oturur sohbet ederiz" diye aklımdan geçti yeminle.

Biraz alelacele oldu ama yemin ediyorum sizlerden aldığım enerjinin pozitifliğini aldığım kadar kimseden almadım. O kadar insan tanıyorum onlardan aldığım enerji tamamen fosmuş. Bunu anladım.

Bizim ekip şu anda Barış Manço müzesinde gezerken benim adalarda olup kafa dinlemeye gelmemde cabası :=))

Mekan olarak Beşiktaş iskelesi ( Beşiktaştaki Kadıköy iskelesi, Kadıköydeki Beşiktaş iskelesi değil )'nde buluşma kararı aldık. Ayın ( Mart ayının ) 22sinde Saat 13:30 da. Mekan için birşey düşünmedik henüz fakat Bi buluşalım ondan sonra bakarız dedik. Açıkçası söylemek gerekirse Beşiktaştaki Çay bahçelerinde oturmak kadar keyifli birşey yok. Rüzgarı içinde hissedersin, çayını içersin, sohbet edebileceğin bilimum insan. Bi insan başka ne ister bilemiyorum.

E artık bu kadar yazdım çizdim. Sizde gelin artık olmaz mı :)

İki lafın belini kırar, ince belli bardaklardan çay içeriz.

Sevgiler.

Not : İrtibat için Aslının Blogu ( myreal03.blogspot.com ) :)

2 Mart 2015 Pazartesi

İlk Blogger Buluşmamız



Aslında şöyle bi durum var. Bu Blogger buluşmalarını pek bi sevdiğim gerçeği. Sonuç olarak yeni insanlar hayatımıza katılıyor ve yeni bilgi paylaşımları olmaya devam ediyor. Dünkü beyin fırtınasından sonra bunu yazmam gayet normal bence.

Normal bi modda evde hazırlanmış kahvemi içmiş bi şekilde yola çıktım.  Otobüse binip Kadıköyde boğanın oraya geldim. Kimse yoktu tabi. Yine her zamanki gibi ben gittim ilk. Ama bunda tamamen benim suçum yok. Cosmos genel olarak bana böyle yapıyor bu kanıya vardım zamanla. Mesela bi yere gidiyorum. Max. 30 dakika bekleyen hep ben oluyorum. Evrenin benden istediğinin ne olduğunu henüz ben de kavrayabilmiş değilim ama zamanla öğrenicem ölmezsem bi ara.

Boğanın hemen arkasında beklemeye başladım. Bi yandan Cemevi derneklerinin protestosu vardı onlara karışmıyım kesin başıma bi olay gelir diye ışıkların altında bekledim. Etrafa göz gezdirdim. Kaç tane tek etrafa mal gibi bakan insan varsa tahmin yapmaya başladım. " Bak şu sarı kız kesin ilknurdur haa, ilknur yani ismi kesin sarışındır. Benim tanıdığım bütün ilknurlar hep sarışın kesin o da sarışındır, Şu uzun boylu liseli çocuk ta ruhsuz atmacaya benziyo, gidip sorsam mı ki, Şu tombik kesin Çalışkan ali başkası olamaz ama dur be gitmiyim o gelsin tanıdığımı belli etmiyim, Şurdan iki kız geliyo acaba Aslılar mı onlar? , Lanet olsun başka kimlerin geleceğini bile bilmiyorum, suide gelicekti dimi? O zaman şurdaki çizmelerin içine dikilmiş kızda kesin odur, çıkarı yok yani kesin odur" diye düşünürken karşıdan sallana sallana gelen ( kesinlikle sallanıyodu ) Aslıyı gördüm. Elinde telefonu görünce anladım zaten.

Sonra Aslı organizatörlüğünü konuşturarak asıl fikir sahibi Aliyi aradığında tahminim yerine oturdu. Yani o Tombiğin Aliden başkası olmayacağı gerçeğini değiştirmedi. Sonra; Hadi biz gidelim madem 15 dakikadır bekliyoruz gelen giden yok gelenlere de adres tarifi yaparız dedik kalktık gittik Hayalpereste. Yalnız Mekanda adına o kadar çok yakışıyor ki. Bildiğin Kendini Harry Potter filminin çakmasını çekiyormuş gibi hissediyorsun. Büyücülük okulu öğrencileri saklı ormanda bi baraka görmüşler cadıyı öldürüp aslında ülkeyi kurtarıcaklarmış hissi uyandıyormuş gibi. :S

Mekanın içine girdik. Kimseler yok. Ali bi yandan ben bi yandan "hoop bilader, kimse yok mu, alooo " diye seslerimizi yükselttik ama bana mısın diyen yok. Bizde kafamıza göre takılalım dedik. Aşağı mı yukarı mı gidelim derken aşağıya indik. Mahsene iner gibi. Ben bodrum kat sandım allah biliyo. Ama öyle bi girişi var ki tam Harry Potter filminin çekim sahnesine uygun. Ben niye taktım şimdi Harry Pottera yaa.

İçeriye girdik. Elemanlar zaten ordalar. " Biz sizi yukarıda arıyorduk" diye sitem ettim ama neyse. Geçtik oturduk.Yerimize. Rahat bi on Kişi varız. Ben açıkçası bu kadar kişi beklemiyordum bile. En son Assolist Ruhsuz atmaca geldi.Bunu Özellikle belirtiyorum çünkü onun yazılarının enerjisi her zaman bana pozitif enerji veriyor. Ya da ben öyle alıyorum. Tabi önce kim olduğunu kavrayamadım. Ne bileyim ben Ruhsuz atmacağı Daha lise çağında velet sanıyordum. Üniversite de okuyan biri olduğunu duyunca "oha" dedim kendime. Harbi sıçmışım içine olayın dedim.

En Dikkat ve belirgin olan kesinlikle ( bence ) Garsonların ( servis yapanlar ) Aslı , Ali ve Ceyo yu kaale bile almamaları diyebilirim :D. Garsonlara Aslı sesleniyo, ses yok, Ali sesleniyo , Ses yok, Ceyonun zaten sesi çıkmıyo. Ben şöööyle bi kalktım "Hoop Bilader" demedim tabi. Bakar mısınız dedim baktılar. Demekki olay bakar mısınızdaymış. Suç Aslıda ama Çünkü geldik oturduk herkes söyledi bişeyler aslı konuşmaktan hala içeceğini söylemedi.


Ortadaki detayları atlıyorum. Canım ne yediğimizden içtiğimizde bize kalsın :D

Mekandan çıktık. Ali hadi sıcak çikolata içmeye gidelim dedik. Sıcak Çikolatacıya gittik. Oturduk. Herkes ayrıla ayrıla zaten 6 kişi kaldık. Mekan küçücük onu anladık. Bi pasajın içinde moda tarafında. Kalabalığız diye dışarıda oturalım da insanlar rahat hareket edebilsin diye pasajın ortasında bi masaya geçtik. Küçücük şirinlerin sandalyesi gibi sandalye ve masaları vardı ama bu şirin görünümün arkasındaki garson gelip bize "Burda oturmak yasak" dedi. Neden demedim de o zaman bize oturacak yer ayarlasana dedim de duymadı. Tek bildiği ve söylediği burada oturmak yasak. E tamam yasakta biz napıcaz? Ölek mi? kalktık çıktık. Tamam Ali biraz bozuldu duruma ama bozuntuya vermemek için fazla da konuşmadık açıkçası.

Pizza yiyelim karnımız acıktı diye yola çıktık Kendimizi pilavcıda bulduk. Herkes siparişini söyledi. Sonra Ali kalktı ben şurdan bi kokoreç alayım dedi. Gözüme farla ışık tutsan daha mantıklı bişey olurdu bence Ali. Bana " Hiç kokoreç yedin mi hayatında " diye bir soru sormayacaktın. Yapmayacaktın bunu işte. Ben "bilmiyorum ki nası bişey" dedim. "Ekmek arası yenir". Dedi. Gitti. Aslıya "neyden yapılıyo" dedim. "Koyun Bağırsağından (!) yapılıyor" dedi. "Neee bağırsak mı? Bildiğin böyle işkembeden çıkan uzunca bişey içinden boklar çıkanından dimi? Ben et yemiyorum yaa onu nası yicem." Hay kafamı eşşekler tepsin. Aliye de ulaşılamaz şimdi. Bağırsak adamlar bize bakacak. Elinde iki çeyrekle Ali geldi. Ben Pilavı yesem mi yemesem mi modundayım, bi yandan ciddi mi yaa bağırsaktan mı yapılıyo bu diye içimden geçiriyorum. Bi yandanda ne olur karnabahar , kabak, patlcıan filan desinler ne olur. Bağırsak ne yaa. Koyun bağırsağı beee. Bok geçiyo ondan Böhkkgg. Zar zor yedim. içindekinin aslında karnabahar olduğunu düşünürek. !

Sonra geç oldu hadi dağılalım dedik. Aslıyla ben metrobüs yoluna kadar gittik. Aliyi Admin panpayı ilknuru ve ceyoyu orda bırakarak.