25 Ekim 2014 Cumartesi

O'nun Oğlu ( Bölüm - 1 )



Birazdan okuyacakların konusunda seni şimdiden uyarıyorum. Benim hikâyem biraz tuhaf kaçabilir Hele ki dindar olan Koyu Katoliklere. Bu hikâyeyi anlatmam tamamen saçmalık aslında ama nedense buna kendimi mecbur hissediyorum. Babam Luciferden bana verilen en büyük kibrimle ona karşı gelerek kendi anarşimi anlatıyorum su an sana. O yüzden önce kemerlerini bağlamanı istiyorum.

Hazırsan hikâyeme başlıyorum. Çünkü hikâyemin sonunda seninle isim bittiğinde ölmüş olacağım.

( Abb burada okuyucunun hazır olduğunu hisseder )

Adim Abb. Gerçek babam benimle tanıştığında hazır olmam gereken zamanın 6 yaşım olduğunu söylediğinde Daha önce anne ve baba dediğim ölümcül insanların yanında piknik yaparken buldum kendimi göl kenarında. Hava sıcaktı. Öğleden sonra yapılacak en iyi şeyi yapıyorlardı ama Öğlen sıcağının zirveye çıktığı anda karşıma geldi.

- Nasılsın oğlum?

Dedi Beynimde yankılanan ses. Daha önce Duymadığım bir ses. Babam olduğunu sandığım insanın bana seslenmediğini anladığımda ya deliriyordum ya da bu sesi gerçekten duymuştum. Ve 6 yaşında düşünebilen biriyim.

Şaşkın gözerle etrafıma bakmaya devam ettim. Ses yine geldi.

- Benim tanımadın mı? Baban. Tamam, bunun olacağını biliyordum zaten.

O konuşmaya devam ederken ben hala şaşkınlığımı giderememiş ve etrafa bakakaldım. İnsan annem ve babam bana bakmaya başlamışlardı. Bir şeyler söylüyorlardı ama onları duymamak için kendimi zorluyordum. Su anda ilgilenmem gereken bir başka babam vardı. Mavi gözlerimin siyaha dönüştüğünü anladığımda insan olan annemin ve babamın seslerini artık neredeyse duymuyordum. Simdi karanlıktaydım. Sonra aydınlık geldi arkasından. En son aydınlıktayken su anki halimle 28 yaşımdaki halimle ( su anki halim ) duruyordum.

- Hoş geldin sevgili oğlum.

Dedi tekrar. Sesi boğuk ve bir o kadar da sıcak olan bu sese karşılık verdim.

- Kimsin ve benden ne istiyorsun?

Biraz korkarak ve etrafa dikkatlice bakmaya çalışarak gözlerimi kistim. Ama bir şey görünmüyordu. Ses sadece boşlukta yankılanıyordu.

- Hatırlıyor musun Abb sana bir yılan seklinde gelmiştim. Sen daha üç yaşındaydın. Yatağının yanında seninle oyunlar oynardık.

Evet hatırlıyorum. Gümüş bir yılandı bu. Gözleri benim insan gözlerimin aynısına sahipti. Ve konuşabiliyordu benimle. Yıllar önce hatırlıyorum. Fakat sonradan ortadan kaybolmuştu.

- Nasıl yani? Diyebildim Sesimin tonunu ayarlayarak ve gözlerimi açarak.

- Sana kendimden verdiğim güçle inanılmaz şeyler yaptın. Artık yeter bu kadar. Yanıma gelme vaktin geldi.

- Ne demek istiyorsun? Bu ne demek oluyor seni lanet ruh?

- Ben bir ruh değilim.

 Dediğinde alnımda soğuk bir rüzgâr hissettim.

- Ben bir ruh değilim evlat. Ben senin babanım. Seni yaratan da benim. Eğer Lilithi insan babanın yanına göndermemiş olsaydım su anda sen de olmayacaktın.

Lilith mi? o da kim demeye kalmadan. Karşımda bir kadın belirdi. Yüzünü net seçemediğim bu kadına kanım kaynadı. Siyah bir kadın silueti vardı karşımda. Afrodit’ten daha güzel olduğunu söyleyebilirim. Giydiği siyah elbise onun karanlık isler çevirdiğini ve benim annem olabilecek kadar güzel bir kadın olması gerektiğiydi tek düşündüğüm. Evet, evet benim annem bu kadar güzel olmalıydı. Sürekli dua okuyarak günün yarısını bununla geçiren bir baba ve anneye katlanmak çok can sıkıcıydı. O yüzden bu siyah siluetli kadın benim annem olmalıydı.

- Çok büyümüşsün - dedi bana merhametli bir ses tonuyla.

Ne diyeceğimi bilemedim. Deliriyorum galiba. Bir ruhla konuşuyorum. Ve karşımda annem olmasını o kadar çok istediğim bir kadın var. Ve o da konuşuyor benimle. Bunlar 6 yaşındaki bir çocuğun aklından gecenler olamazdı. Gerçek olan bir tek şey var o da benim. Diğerleri sahte diye düşünmek istedim Kurnazlığa gidip kibirli bir davranışla.

- Madem sen benim babamsın ve Bu güzel kadın da benim annem. Neden sizi göremiyorum. Kendinizi gösterin bana.

Diyerek onu alt ettiğimi düşündüğümü sandım. Yaptığım çok ahmakçaydı.

- Abb. Seninle benim aramdaki tek sır bu olacak. Benim elim sürekli senin üzerinde olacak. Gözlerim sürekli seni izleyecek. Ve bana meydan okuyanların hakkından sen geleceksin sevgili oğlum. Dünyadaki müritlerime ulaşmayı denemelisin.

Nasıl yani. Bi de müritlerimi varmış. Diye düşünmeden kendimi alıkoyamadım. Düşüncemi okumuş olmalı ki.

- Sen istemesen de müritlerim seni bulacak. Ve seni el üstünde tutacaklar. Bana senin üzerinden ulaşmanın yolunu arayacaklar. Tanrının onları bıraktığını biliyorlar artık. Onlara dünyada sahip çıkmalısın. Yanıma gelmelerini sağlamalısın.

Bu sapık düşünceli ideolojiden kurtulmamın tek bir yolu vardı. Onunla anlaşma yapmak zorundaydım. Eğer anlaşma yaparsam ileride belki beni gönderirdi.

- Eğer tüm bunları kabul edersem bu işten çıkarım ne olacak? - diye sordum Bütün heyecanımı ve korkumu bastırıp donuk ve ciddi bir ses tonuyla. - Beni özgür bırakacağına yemin etmelisin.

- Kendi üzerime yemin edemem Abb.

Anlaşma yapma isteğim suya düşmüştü.

- Ama sana istediğin kadar para verebilirim. Güç verebilirim. Bu gücümü istediğin gibi kullanabilirsin. Seni ecelinden önce almaya gelen Azrail’e karşı koyabilirsin. Ayni zamanda da Azrail seni tek başına alamaz zaten buna gücü yetmeyecektir. Seni alabilmesi için Dördünün sana karşı koyması gerekiyor.

- O zaman. Bana istediğim gücü ver Güç ve para. Ve istediğim zaman Azrail’e karşı gelebilme isteği. İnsan daha ne isteyebilir ki. Hoş ben daha insan olmadığımı 6 yaşında piknik alanında insan anne ve babamın hatta anne ve babam olduğunu sandığım insanların yanında anlıyorum.

- Simdi seni gönderiyorum. Bana ulaşmanın yollarını bulmanı istiyorum. Seni zorda olduğunda ve ihtiyacın olduğunda yanıma alacağım. Gözlerini açtığında hazır ol. Dünyanın en zeki insani olacaksın.

Ha birden gelmiyor yani öyle şan şöhret para pul. İlla çalışmak gerekiyor yani. Diye içimden geçirdim.

- Düşüncelerini okuyabiliyorum. İstersen sen de bunu yapabilirsin.

Ben şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemedim.

- Hazırsan gönderiyorum seni.

Aceleyle aklıma geldi. Adını bile bilmiyordum daha. Üstelik babamdı.

- Dur! Adin nedir.

- Lucifer.

Gözlerim. Eski rengine geri dönmüştü. İnsan annem ve babam da beni sevmeye devam ediyorlardı. Başka isleri yokmuş gibi.

- Sunu keser misiniz artık sıkıldım. - dedim keskin ve ciddi bir ses tonuyla. Ayaklanarak gittim oradan. Mavi pantolonum ve Gömlek vardı üzerimde. Gol kenarına geldiğimde pantolonumun fermuarını açtım. Penisimi çıkarıp işemeye başladım. Arkamdan öylece bakakaldılar. 

Not : Olayda adı geçen kişi ve kuruluşlar tamamen hayal ürünüdür diye ibaremi de koyayım.

2 yorum: