9 Kasım 2025 Pazar

Ani

 Ben, Mert, artık “Aşkın Absürt Sanat Yönetmeni” değilim; Can beni “Galaksinin En Sabırlı Palyaçosu” ilan etti. Çünkü dün gece penguen Pando evi terk etti ve yerine konuşan bir tost makinesi geldi. Evet, tost makinesi konuşuyor. Adı Tostinho. Can “Pando buzluğa sığamadı, Tostinho daha kompakt!” dedi. Ben de “Kompakt mı? Gece 3’te ‘Kızarmış ekmek ister misiniz?’ diye bağırıyor!” dedim. Can “O sadece flörtöz!” dedi.


Sabah uyandım, hâlâ kelepçeliyiz. Can “Günaydın aşkım, kahvaltıda ne istersin?” dedi. Ben “Kelepçeyi çöz!” dedim. Can “Asla! Aşkımız zincirleme reaksiyon!” dedi. Mutfakta Tostinho devreye girdi: “Ben de kelepçeliyim, fişim prize takılı!” Ben “Senin fişin var, bizimki yok!” dedim. Can “Tostinho, sus, Mert’le özel konuşuyoruz!” dedi. Tostinho “Özel mi? Dün gece ‘Seni kızartırım’ dedim, duymadın mı?” Ben “Can, tost makinen seni aldatıyor!” dedim. Can “Kıskandın mı? Tostinho sadece ısınmak istiyor!” dedi.


Kahvaltıda Can “Sürpriz: Uçan waffle!” dedi. Waffle’ı fırlattı, tavana yapıştı. Ben “İniyor mu?” dedim. Can “Hayır, yeni avize!” dedi. Tostinho “Waffle avize mi? Ben de kızarmış ekmek avize olurum!” dedi. Can “Tostinho, yerini bil!” dedi. Tostinho “Yerim prize takılı, senin yerin Mert’in kalbi!” Ben “Kalp mi? Dün gece kelepçeyle uyuduk, kalp değil, bilek morardı!” dedim. Can “Mor bilek romantik! Moratoryum gibi!” dedi.


Öğlen “Hadi parka gidelim!” dedi. Kelepçeliyiz, tandem bisiklet yine hazır. Pedal çeviriyorum, Can arkadan ukulele çalıyor. Ama ukulele değil, patates. “Patatesle müzik yapıyorum, organik!” dedi. Ben “Patates mi çalınıyor?” dedim. Can “Evet, nota: Do-re-mi-patates!” dedi. Parka vardık, bir çocuk “Amca, neden zincirlisiniz?” dedi. Can “Aşk mahkumu!” dedi. Çocuk “Ben de mahkum olmak istiyorum!” dedi. Ben “Olmaz, ödevini yap!” dedim. Can “Ödev mi? Bizim ödevimiz absürtlük!” dedi.


Parkta uçan balon satıcısı gördük. Can “Bize balon alalım!” dedi. Baloncu “Helyum mu, hidrojen mi?” dedi. Can “Aşk gazı!” dedi. Baloncu “O bende yok!” dedi. Can “Olsun, helyum alalım, uçalım!” dedi. Balonu aldık, ikimiz de havalandık. Kelepçeliyiz, 10 metre yukarıda sallanıyoruz. Ben “İn aşağı!” dedim. Can “Asla, bulutlarda randevu!” dedi. Aşağıdan Tostinho’nun sesi: “Ben de uçmak istiyorum, fişimi uzatın!” (Can tost makinesini uzatma kablosuyla getirmiş.) Ben “Tostinho, sen prizde kal!” dedim. Can “Ayrımcılık bu, tost hakları!” dedi.


Akşam eve döndük, kapı yok. Yerine perde. Can “Yeni kapı konsepti: Tiyatro gibi gir!” dedi. Perdeyi açtım, içeride bir fil duruyor. “Adı Fiko, hayvanat bahçesinden ödünç!” dedi. Ben “Fil mi? Evde fil mi olur?” dedim. Can “Evet, Fiko trompet çalıyor!” dedi. Fiko trompet çaldı, tavan delindi. Ben “Komşular polisi arar!” dedim. Can “Arasın, Fiko şahit!” dedi. Tostinho “Ben de şahidim, kızarmış ekmek yemin!” dedi.


Gece “Yatmadan masal!” dedi. Can “Bir varmış, bir yokmuş, iki aşık kelepçeliymiş...” dedi. Ben “Bitti mi?” dedim. Can “Hayır, devamı: ...ve tost makinesi onları kızartmış!” dedi. Tostinho “Masalın sonu mutlu, çünkü çıtır çıtır!” dedi. Ben “Kapatın ışığı!” dedim. Can “Işık mı? Ampulü Fiko yuttu!” dedi. Karanlıkta Fiko trompet çaldı, Tostinho “Karanlıkta kızarma modu!” dedi. Ben “Sessizlik!” dedim. Can “Sessizlik mi? O bizim düşmanımız!” dedi.


Şimdi gece 4, hâlâ kelepçeliyiz. Fiko salonda uyuyor, Tostinho “Sıcak rüyalar” diyor, waffle tavanda kuruyor. Can “Yarın ne yapalım?” dedi. Ben “Boşanma avukatı!” dedim. Can “Avukatı da kelepçeyle getiririz!” dedi. Tostinho “Ben de avukat olurum, sözleşme kızarmış ekmek üstüne!” dedi. Fiko trompet çaldı: PRRRRT!


Ve ben, Mert, hâlâ gülüyorum. Çünkü bu ev bir sirk, bir tost makinesi, bir fil ve bir patates ukulelesi. Ve Can? O benim sonsuz absürt diyalog partnerim. Kelepçeyi çözmek mi? Asla. Zincirleme kahkaha devam ediyor!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder