Ne kafirin küfrü , ne de zalimin zulmü. Yaradır eş dost bildiklerinin
kazıkları .
Hayatın en onmaz dönemeçlerinde bir el bir ses beklerken , bir parça da onlar koparma derdine girince
ne acı oluyor. Birden yaşlanı veriyorsun işte o zaman . Omuzların düşüyor
,gözlerin artık boşluğa bakmaya başlıyor.Yalnız çıktığın imtihan dünyasında
asılnda o zaman yalnızlığı damarlarınıza kadar hissediyorsunuz.Yolda yürürken
çınar ağacından düşen sonbahar küskünleri gazellere basarak çıkartıkları
çıtırtı yoldaşın oluyor.Belki aklına dilinin ucuna bir meladi yerleşiyor .
Mırıldanırken insanların sana bakışlarını görüyorsun ; sen en hafif adımlarla
ilerlerken onlar hışımla senden uzaklaşırcasına adımlarını hızlıca atıyor.
Yepyeni bir güne bu ruh hali ile girdiğinde her zaman selam verdiğin
çöpçüyü es geçiyorsun , iş yerine girdiğinde merhabanla insanlara bir tebessüm
gönderdiğin rutinleşmiş hareketin bile terk ediyor seni.
Peki asıl soru şu : Sen neden terk edemiyorsun ?
Yoksa o mutsuzluktan nemalanıyormusun?
Ya
da o zincirin bir parçası olmak cazip mi
geliyor?
Neden
seni yoranları bırakmıyorsun?
İş yerinden çıkıyorsun sessiz sedasız . Mor bir akşam selamlıyor seni
dışarıda ufkun kızıllığına takılıyor göz bebeklerin.Rüzgar okşarken ruhunu
sadece ceketinin yakalarını kaldırabiliryorsun.
Nasıl bir fotoğraf sence!
Renklide okeye dönüyorsun… son şansın .Kaldırımları eskitmeye
çalışırken varıyorsun evin kapısına ve küncülü ekmek almayı unuttuğunu bile fark
edemiyorsun.Ev girip ilkkez anahtarı umursuzca bir yere bırakıyorsun yarın
deliler gibi arayacağını bilmene rağmen.Kitaplıkta yarım bıraktığın Michael
Cunningham ın kitabını alıp, en sevdiğin koltuğunu pencereye yaklaştırarak
okumaya başlarsın. Aylar bitiremediğin kitabı bitirirsin.
Bilgisayarını açarsın elin birkaç defa msn ni açmaya gitsede o insanların varlığından dolayı açmazsın.Bir
kaç şarkı açarsın dinlemek için Zuhal
Olcay ın yalnızlığım şarkısını dinlersin . Kanepeye uzanmış tavanı
seyrederken .
Böyle kaç akşam geçirirsin sen bile sayamazsın.
Alışkınlıklarına bir alışkanlık daha katma noktasındasın. Yalnızlığa
alışmak.
Kader tüm hayatın olaylar zinciri . En büyük gerçekse olup olmamak der
ya bir arabesk şarkıda . Neyden yorgun
olduğunun tayini yapıp mevzuya nokta koymaktır .Bırakmasını öğrenmek lazım
bence .BIRAKMAK. Hayatımızda yapamadığımız ender şeylerden biridir değimli?
Hadi bak doğum günün geldi çattı … Hadi MERHABA DE .
Merhaba de ki gönlündeki şansızlığı yok edemeyecek güce erişme şansına
sahip olasın.
Merhaba de ki ruhunda ki incinmişliği kabul etme şansına sahip olasın.
O halde ne diyoruz herkese “MERHABA” diyoruz...
olan bitenden habersiz yaşamaya devam edersin. Kalbindeki eksiklik her
zaman seni kovalar ama sen de bunun farkına varmazsın. Ruhunun derinliklerine
işlemiş diğer seni çıkarmaya yönelik ikilemler yaşarsın ki bu tartışmasız
hayatta sen de kendinin yok olma aşamasında olduğunu anlarsın. Bu da sana
tartışmayı kiminle ve neden yaptığının göstergesi olur. Aslında yapılanma
aşamasındaki bedenin seni kurtarmaya yönelik bi takım ilişki içine girer
seninle beraber ama sen de bundan bir zevk almayıp doğru dürüst bir ilişki
içine giremezsin kendinle.
İlgili zeka birimleri sana bunu kanıtlamaya yeterince iyilik sağlamada
çalışıyorlar ama sen de bundan yakınıyorsun ve yapılması gerekenin ne olduğunun
farkına varmıyorsun. Soğukluk damarına işliyor. Kış gecelerinin ayazına bağlı
olarak sen de bundan ne zevk alıyorsun ne de baka bişey. Kendi zevklerini
tanıyamaz hale geliyorsun.
Yaşamak! Bu senin tek evren..... yaşamanın sırrına erişememenin
keşfinden kendini de bulamaıyorsun sonunda. Aslında biz de bunu birbirimize
yapmakta olduğumuzda sen de ben de bunları ve olanları çok iyi biliyoruz.
Aslında yapmaya çalıştıklarımızla çelişki yok mu? Hiç birimizin... var... olmaz
olur mu... hem de çok var... “olmak ya da olmamak” deyimi burdan geliyo olsa gerek.
Biz bu dünyaya gelen iki yabancının elinde kalmış kötümser bakışlarız.
Ne zaman olur ki biz gideriz bu dünyadan anlaki sen ve ben orda beraber
olacağız. Adem ve havva dan beri gelen insanoğlunun Nuh la hayat bulması bu
yüzden midir. Yani kavramların çelişkilerine pek takılmamaları. Nuhun ilahi
varlığa “RAB” inanması ve bu yüzden kendini azletmesi bundan mıdır sence?
Sormak ve sorgulamak için başka bir tecrübenin gerektirdiği bir dünyada
yaşamaktayız... sen ben o biz siz onlar...
Yusuf amerikaya gittikten sonra ne kadar karalamaya çalışsalarda
amaçlarına ulaşamamışlardır. Çünkü yusufun dürüstlüğü bunlara engel oluyor.
Daha sonra türkleri yerme amaçlı yazılan bir çok yazıya göğüs geren ve ileri de
taklitlerinden bile sakınılan bir insandır Yusuf. Nam-ı Diğer Yousef...
Padişahtann aldığı izinle amerikanın yeni dünyanın yolunu tutar.
Amerikalılar bu “muhteşem” türkü görünce korkmaya hatta irkmeye devam ederler.
Ama ne var ki yusufun gönlündeki tek olay “güreş”lerde yenilmemek. Hayatını
yenilmemeye addayan yusuf. Amerikada kısa sürede ün salmış, her ne kadar şike
teklif edilse de kabul etmemiş bütün istekleri eliyle geri çevirmiştir. Hatta o
zamanın en ünlü gazetesi trajı bir milyonu bulan “THE WORLD” yusuf hakkında
çeşitli kötülemeler de bulunmuş olsa da yusuf bunlara aldırmamış..
THE WORLD'DE YAZAN YAZI
“Bu türke yenilmek yasak. Yenildiğinde padişah kellesini istemiş.. bu
yüzden ona yenilmenin yasak olduğu söylenmiştir.”
bir keresinde yusuf o dönemin en ünlü amerkalı güreşçisi Bondo ile
ringde karşılaştı. Bondo ringden kendini atınca seyirciler yuhalamaya
başladılar. Yusuf bondo için yuhalamaya başladıklarını sanarak gülmeye başladı
fakat sonradan kendisinin yuhalandığını anlayınca elleriyle “ister tek tek
ister hepiniz gelin köpek soyları” diyerek oradaki cesaretini göstermiş ve bir
anda alkışlanmaya başlamış.
Rakipleri onun ismini panoda gördüklerinde hemen musabakadan
çekilirler. Bilirlerki kendilerinde kalıcı bir kırık oluşacak ve hiç
iyileşmeyecek.
Amerikadan gemisiyle dönen ve gemide bri aşçıyla tanışan yusuf geminin
batmasıyla ruhunu teslim etmiştir.
Vuhuuu bu kadar ciddiyet beklemiyordum doğrusu :)
YanıtlaSil:)
Silama çok ciddiydim :D
hmm :)
YanıtlaSilson cümleye takıldım ben, gemiyi aşçı batırmış olabilir mi. :p
YanıtlaSilaşçı görünümünde amerikalıların yolladığı bir haindir belki :p
yok yaa ona aşıkmış hep işte
Siltabi bi de muamma olan hain olması :)
bizi yoran insanları bırakmak kolay olmuyor katılıyorum, ama eğer akraba değillerse, ne bileyim bize emekleri geçmemişse, öyle konu komşu iseler tekmeyi basmak lazım diye düşünüyorum. En yakınların ihaneti ise yenilir yutulur şey değil, ömür boyu adamı sinir hastası eder:( bu dünya böyle kötü bir yer işte...:( yalnızlığın en güzel çaresi bir kedi, bir köpek onlar insanı asla terketmezler...valla ben böyle düşünüyorum... yeri gelir insana ne ana, ne kardeş, ne evlat kimseden hayır gelmez ama kedin, köpeğin her zaman yanındadır...ha tabii hayırlı ana, baba hayırlı evlat, hayırlı kardeş başka...
YanıtlaSileveeeeettt ben de de var bi tane köpüş :)
Silterkedemio zincire vurcam ben onu :D
:)
Vay bee:)
YanıtlaSilöhöm öhöm döktürmüşsünüz bayım:)
YanıtlaSilyaptık öyle bi hata
Silaffet :)
Güzel yazı. "Sen neden terk edemiyorsun ? Yoksa o mutsuzluktan nemalanıyor musun?" Olay budur :)
YanıtlaSilçok güzel, müthiş bir yazııı :)
YanıtlaSilböyle yazılardan daha çok yazzz
çok beklersin ben bloggerın mizahçısıyım taaam mı :D
Silteşekür ettim D:
Evet Bahar dogru diyor, böyle yazilardan cok yaz :)
YanıtlaSilcıx olmaz :D
SilAy çok sevdim ben bu paylaşımı :)
YanıtlaSilDiğerlerini sevmediğim anlamına gelmesin sakın onlar da çok süper :))
:)
Silteşekürler
:)
ne güzel yazı böyle yazıları ben ce de daha da çok yaz
YanıtlaSilhehe
Sildenicem o zaman
ama ben böyle mantıklı düşününce hunim düşüyo kiiii :)
Çok beğendim bu yazını. Ellerine sağlık. :)
YanıtlaSiltişikir :)
Sil